5 Mart 2014 Çarşamba

ARE YOU COLA ?


"Büyünce ne olacaksın" sorusu ile karşılaşmayan Türk çocuğu yoktur. Daha çişini bile tutamazken annen baban senden makul bir cevap bekler. Hatta o anne baba devlet memuru ise o klişe işler sıralanır kız ise öğretmen, erkek ise mühendis. Tabi çocuk bu, aksiyon yüklü işler var hayalinde ! Misal bana bu soru yöneltildiğinde anne ve babamı dehşete düşüren bir cevap verdim. Hiç unutmuyorum ilkokul ikiye gidiyorum. Evimize haftada bir temizliğe gelen bir abla var. Okuldan geliyorum sürekli onu izliyorum. Elinde bir bez dilinde bir şarkı, güle oyna temizliyor her yeri hatta günün sonunda çay demleyip içiyoruz, sohbet ediyoruz bir de annemden para alıyor üstelik benim harçlığımın yüz katını kadarını. O an beynimde şimşekler çaktı ne kolay iş sil süpür günün sonunda gül eğlen para al benim işim bu olmalıydı. Akşam oldu sofrada annem ve babama gelecek ile ilgili kararımı açıklamaya hazırlanıyorum. İçimde nasıl bir heyecan, nasıl kendimden eminim, durdum elimdeki çatalı bıraktım. 
Anne ben temizlikçi olmaya karar verdim. İki saniyelik sessizlik annem güldü baya güldü hatta alem bu bizim çocuğumuz dedi ama babamın yüzündeki ciddi ifade beni  doğru bir karar verdiğim yönde sevindiriyordu ki ağzından dökülen "salak bu çocuk ya " lafı hayallerimi yıktı. O gece bir hüzün çöktü içime... Sabah yeni günün enerjisi ile bu kararımdan kimse beni döndüremez diyerek temizlikçilik kariyerime başladım.

Annem ve babam çalıştığı için sabah erkenden evden çıkıyorlar. Abimle öğlenci olmanın rahatlığı ile yayıla yayıla hazırlanıp anneanneye gidiyorduk. O sabah erken kalktım kendime göre evi topladım, toz aldım. Hızımı alamadım anneanneme vardığımda elime geçirdiğim  çalı süpürge ile halıyı süpürdüm bu hamarat halim ev halkında tam not alsa da karşılığını göremedim. Kimse bana para vermiyordu. Nerede yanlış yapıyorum diye düşündüm sonunda hakkımı istemeliyim diyerek anneannemden yaptığım işin karşılığını istedim güldü bir miktar para verdi. Tamam tamam para değil bozukluk ... Her şeye rağmen ilk işimden para kazanmak onur vericiydi. Zaman su gibi aktı benim içimdeki temizlik isteği ölmedi hatta yaş ilerledi iş büyüdü. Dayım ile yengem özel sektörün ağır koşulları altında çalışırken evin tozunu almak, süpürge yapmak benim görevimdi. Üstelik o döneme göre çok iyi para veriyorlardı. Hep temizlik olmayacak yan bir iş lazım bana dedim ütü işine girdim. Gömlek başına bir lira çok iyi para, zengin olurum köşeyi dönerim bu işten diye düşünürken ütüden nefret ettim. Her gün gömlek değiştiren erkeklere sinir oldum ve sürekli suyu biten buharlı ütüler gerçekten  gereksizdi... Ortaokul bitti temizlik kariyerim bitti.

Liseye gidiyordum üstelik mesleğimi seçtiğim bir liseye. "Anadolu İletişim Meslek Lisesi" nereden benim aklıma düştü bu okul nereden girdim bilinmez ama çok sevdim. Minicik bir okul, samimi ortam, üstelik lise son sınıfta iki gün okul üç gün staj işte okumak bu dedim. Stajdan para kazanınca bu işte çok para var Ezgi devam et dedim. Demez olaydım üniversite bitti. Şanslı birisi olarak hemen bir dergiye girdim ve para konusunda ilk kazığı orada yedim. Bir ay çalıştım haber yazdım, reklam aldım ay sonunda adam bir kuruş vermedi . İnşallah dergi batar sürünürsün dedim. Yıllar sonra adamın dergisinin kapandığı haberini aldım. Tabi korktum ettiğim bedduadan.

İzmir'de yeni bir kanal açılıyordu. Taaa İstanbullardan arkadaşım aradı git başvur dedi. Annem ile gezmeye çıktık elimde öz geçmiş hadi bir iş başvurusu yapayım dedim. Girdim karşıma çıkan ilk kişiye iş başvurusunda bulunmak istiyorum dememle kendimi müdürün yanında bulmam bir oldu. Sanki beni bekliyorlardı bir muhabbet başladı ki aşağıda beni bekleyen annem, merak içinde yukarı çıkıp kızım iş başvurusunda bulunacaktı 20 dakika olmadı gelmedi diyerek içeri girdi siz düşünün artık nasıl bir karizmam var ! Anında işi kaptım.

Ertesi gün kanala geldim ne yapacağım bilmiyorum derken beni her türlü işin içine attılar. Öğrendim mi öğrendim. Para yine yok denecek kadar az . İstabul'da olan arkadaşlar arıyor sürekli kızım saçmalama İzmir tırt bu iş orada olmaz kalk gel İstanbul'a . Geleyim madem para var Ezgi koşa koşa gelir. Nasıl bir şans arkadaş ben İstanbul'a gittim kriz başladı. Kanaltürk'te Tuncay Özkan vardı araya tanıdık girdi, kesin oraya girerim derken adamı işinden ettiler kanalını sattılar. O kanala başvur buna git yok kimse almıyor. Dizi seti en iyisi dediler ona da yine araya binlerce kişiyi sokarak girdim. Kavak Yelleri seyrederken iyiydi ama çekerken tam bir zulüm. İlk günden yönetmenin kadrajına karışınca bu ekip bana bi tavır aldı. Halbuki karışmak değildi amacım yanlışı düzeltmek neyse . Paşalar gibi döndüm İzmir'ime bir baktım benim eski çalıştığım Kanal beni çağırıyor. Yine başladık çalışmaya çalış çalış 6 yıl geçmiş. Sonra dönüp baktım ki 28 yıldır çalışıyorum bir nefes almanın çoktan vakti gelmiş.

Şimdi nefes alıyorum fakat ilk okul yıllarımdaki girişimcilik ruhumu arıyorum. Gözümü karartıp, parama kıyıp nasıl bir iş kursam acaba ? Sen kendi işinin patronu olmanın hayallerini kurarken bu kez eş dost teyzeler komşular meraklılar çıkar. Bilmem kimin kızı işten çıkmış diye kendi aralarında yapılan konuşmalar olay mahallinden sen geçerken kızım sen çalışmıyor muydun gibi biliyoruz ama senin ağzından duymak istiyoruz gibi sorulara dönüşüyor .

İşte o zamanlarda aklıma "Are you cola " geliyor. 





Hiç yorum yok: